24 Eylül 2009

did i punish you for dreaming?



did i break your heart and leave you crying?




Download: Anathema - Forgotten Hopes

13 Eylül 2009

Joan As Policewoman - My Gurl

"en iyisi baştan alalım
ilk ve son ciddi konusmamız benim onunla birlikte olduğum zamandı
o zaman ben gitmiştim
hataydı ama gitmiştim
ondan sonraki zamanlar sen gitgide uzaklaştıkca hata olduğunu daha da iyi anlamıştım"

- o zaman hayatında bri vardı ve seviyordun

"sanıyordum ama evet biri vardı
sen de üstelemedin"

- seni ayıramazdım.. hele de "onu seviyorum.. hatta onunla bir gelecek bile görebiliyorum.. bu daha önce hiç olmamıştı.. öyle saf, öyle iyi ki.. iyi olmamı sağlıyor" dediğin birinden..

"evet, o acıdan düşünmedim"

- o açıdan düşünmen mümkün değildi.. ben diilsin.. ve ilişkiyi yaşayan sendin..

"ben şunu dicem:
bu sefer kimse birbirinden kaçmasın
dedim
ya da demeyecektim"

- kıvırmayalım.. ben de kıvırmayayım.. kendime güvenemediğim bir konu bu..

"paldır küldür olsun demedim ki ben"

- paldır küldür olsun deseydin ne olacaktı ki? yani herşey olacağına varıyor demek istedim.. bir nevi kürkçü dükkanlığı oynuyoruz ikimiz de..

"oynuyoruz evet
ama sadece kapının önünde taburede oturuyoruz
en azından döneceksek, içerisi nasıl bakalım" (içerde gördüklerinden memnun kalıp kalmadığını merak etmek.. emin olamamak..)

- daha önce sen bana sormuştun.. şimdi ben sana sorayım.. senin istediğin ne? nasıl olsun isterdin yani?

"şöyle
seni daha fazla yakınımda istiyorum
hani dedim ya sana erken saatlerde açık oynuyorum senin karşında
bunun değerini biliyorum
ve elimden kaysın istemiyorum
benim cok yakın arkadaşlarım bile ki bu cumartesi konusmada geçti en son
bende hala gizli bir şeylerin olduğunu söylüyorlar, doğru. onlara açmak istemiyorum
sana açasım geliyor
bu neden, nasıl bilmiyorum ama öyle
sorgulamak da istemiyorum zaten
en azında içgüdülerime güveniyorum" (yakınında istemek? itebilmek için mi?)

- peki açamıyor musun?

"onlara açamıyorum
anlamayacaklar, ne gerek var diyorum"

- bana?

"sana açmaya hazırım
bir şey demezsin belki o an, ama suskunluğunda benim icin anlam kazanır
cunku benim icin onun değerli olduğunu bilirsin
beni tanımak kolaydır aslında doğru doneler elindeyse"

- peki sen beni tanıyor musun? açmaya hazırsın en yakınlarına bile açmadığın şeyleri.. açamadıklarını.. ama gerçekten tanıyor musun beni?

"o yolda ilerlediğimi biliyorum
en azında sonunda varacağım yer, beni pişman etmeyecek
o kadar tanıyorum seni" (gerçekten pişmanlık yok mu?)

- nereye varacağını düşünüyorsun?

"içine?" (o kadar da ilgi çekici bir yer olmadığını sanmak)

- pişman olmak var sonunda kuvvetle muhtemel

"o benim içimde yaşayacağım şey" (yaşıyor oluşundan duyulan şüphe.. tanrım, daha çok soru işareti..)

- benim yüzümden olsa bile

"sen pişman etmeye kasmadıkca olacağımı da sanmıyorum
onu da söyleyim
şu an kendini tuttuğunu hissediyorum" (gelecek görülebilir olsa daha çok kendini tutacak olmak..)

- ne gibi?

"bana doğru ilerlemekte"

- nedeni ile ilgili bi düşüncen var mı? (bir nebze olsun geleceği görebilir olmak.. ama o an görülenlere doğru anlam yükleyememek..)

"beni düşünmen olabilir
beni dibe çekmek gibi"

- ben kendime güvenmiyorum.. sen bana nasıl güveniyorsun? ya da güveneceksin?

"benim kendime güvendiğim aklına geldi mi hiç?"

- kendine güven.. güvenebilirsin.. haklısın da.. ama "bana"?

"kendime güven dairesinde sana da güveniyorum evet"

- "sen".. "ben".. farklı.. farklıyız.. güveni bu şekilde harcayamazsın..

"bir noktada aynıyız
ben cok gereksiz şeye harcadım o güveni
bitmek bilmiyo
ki bu gereksiz bir şey değil
ben ilk defa sana bu kadar hazırım. sabah kalktığımda işim telefona bakmak oldu cevap var mı diye. evet evet hazırım her şeyiyle
düşün sadece
her şey senaryoya uymak zorunda değil
ileriki bölümlerde sürpriz gelişmeler olabilir
sadece bunu düşün" (ileriki bölümlerin çok farklı olması..)

--------------

on the path, the fine line, moving to my gurl, my twin, undetectable, my criminal. we're keeping the sea sated (my criminal? çok hoşa gitmesi.. criminal {belki de aklını çelmekle ilgili, hatta abartıp kalbini çalmakla ilgili olduğuna dair hayallere dalmak..} "my" {benimsemesi.. sahiplenmesi.. ısınmak.. için sıcacık olması..})

i'll brush the hair from my eyes, cause it's in my way. and i wanna see you see me shine (bunu söylerken yüzüne düşen saçlarının arasından attığı bakışı görür olmak.. kalp atışlarının daha önce olmadığı kadar farklı bir tempoyla atmaya başlaması.. neler olduğunu anlayamamak.. şimdi mi? bu kadar zamandan sonra mı? niye bu kadar.. garip hissetmek?)

--------------

(akan zaman sonrasında bugün)

- çok güzelmiş

"güzel olan ne?"

- ocak başları

"şimdi kötü yani"

- kötü değil, farklı..

"anlıyorum"

- ne anlıyorsun?

"farklı olmasını" (anladığının farkında olmak.. başta farkında olabilmiş olmayı dilemek..)

My Gurl..

11 Eylül 2009

Spit it out..


Ne kadar özledim bilemezsin.. ya da ne hissettiğimi.. bilmeyeceksin..

04 Eylül 2009

La Roux - Bulletproof

2009'un belki de en başarılı isimlerinden biri, pek yakışıklı bir hanımkızımız olan La Roux.. Belki de Patrick Wolf'a olan stilsel benzerliğinin de bu durumda büyük etksi vardır.. Sonuçta pazarlama olayı vitrini iyi sergilemekten geçiyor ve Patrick'in de vitrindeki göz alıcılığı su götürmez bir gerçek.. Ses konusunda ilk başlarda, spesifik olmak gerekirse In For The Kill'de beni ilk dinlemelerde çekememiş olması, sonradan lafımı yedirmesine engel olamadı tabii ki..

(x: "nedir bu la roux nun olayı merak ettim. indireyim bari." / darkelf: "abi şu ep kapağı (in for the kill) fotosunda ne görüyosan o.. ekstra bişi bekleme, zira cover herşeyi anlatıyor.. ha dinlenebilir birşey.. ama şimdiki halde çok aman aman bişi bulamadım ben şahsen.. önümüzdeki maçlara bakıcaz..")
-ekstra parantez aç-
söz konusu ep kapağında da bu kadar nemrut bir ifade olabilir diyeceğim ama bulletproof'un klibinde de benzer nemrutluğu yakalamışlar, tebrik ederim.. ayrıca ep kapağında hiç de kızımıza benzemiyor hatun kişi ama.. hadi bakalım..
-ekstra parantez kapa-

neyse.. ne diyordum.. hah! evet.. bulletproof'un videosunu ilk izlediğimde neredeyse yarısında izlemeyi bırakacaktım, sırf meraktan takıldım kaldım.. normalde eli yüzü oldukça düzgün olan birini bu kadar ekşi, bu kadar iğrenen bir ifadeye bürümek, bu kadar çirkinleştirebilmek olsa olsa Hollywood'un işi olabilir diye düşünüyorum.. o kadar ki bir daha izleyemeyeceğimi düşünüyordum, ama şimdi kendimi izlemekten alamıyorum.. ha hala nemrut, hala ekşi ama olsun..


Bu da indirmek isteyenlere olsun..

Aile Salonu: Rapidshare

03 Eylül 2009

MC Mixtape Vol #1

3 ay olmuş.. "Bekle okur geliyorum Mixtape'imle" diyeli tam 3 ay olmuş.. hayır bu kadar da üşengeç değilimdir halbuki ama.. neyse.. (evet neyse..)

Bu aralar Musical Concern semalarında en çok hangi sesler duyuluyor, en çok hangi notalar uçuşuyor, hangi şarkılarla yollara vuruyoruz kendimizi?

Musical Concern Mixtape Vol #1 karşınızda..
  1. Ricochet - Blue Foundation
  2. The Plot - WhoMadeWho
  3. The Switch - Planet Funk
  4. Final Party Of The 21st Century - Dúné
  5. Lose You - Peaches
  6. Ride a White Horse - Goldfrapp
  7. Shoes - Tiga
  8. Bulletproof - La Roux
  9. Messages (Kris Menace Re-Interpritation Mix) - Filthy Dukes
  10. Forbidden Words - Jay-Jay Johanson
  11. Only This Moment - Röyksopp
  12. Running Up That Hill - Placebo
  13. After Every Party I Die - IAMX
Aile Salonu: Rapidshare

Not: Oturdum bir de "hmm bunun arkasından bu gelsin, şunu şu takiplesin" diye track number ayarını yaptım, o derece yani..
Not - 2: Çok yazacaktım.. sonra yazamadım.. kaçtı bütün kelimeler.. dedim en kısası en temizi.. bu seferlik böyle oldu..
Not - 3: After Every Party I Die ile albüme son vererek IAMX İstanbul Konseri'ne bir selam çaktığımı itiraf etmekten utanmıyorum.. gene olsun gene yaparım!

23 Ağustos 2009

Joan Jett - Love Hurts

Anı denen şey David Lynch filmi gibi birşey.. izledikten sonra idrak edemediğiniz şeyleri, zaman içinde, durup dururken hatta hiç olmadık yerlerde anlarsınız.. Bir tetikleyici mi gerekir yoksa beynin harmanlama süresiyle mi ilgilidir bilemiyorum.. Bu gece aklımda iki ayrı anı var.. Birini yeni idrak ediyorum..

Herkes bilmez gerçi, ama sevgililer günü denen zımbırtıya karşı yaklaşımım soğuktur.. Bunu prim yapmak için söylemiyorum, beni tanıyanlara sorun diyemeyeceğim de.. sormayın.. inanmayın da.. Siz bilirsiniz.. ama mevzu bahis anılarımdan biri 89 yılı sevgililer gününe denk geliyor..

Annem elinde 2 paketle salona girdi ve "sevgililer günün kutlu olsun" diyerek birini babamın önüne koydu.. ikinci paketi de, "senin de sevgililer günün kutlu olsun bebeğim" diyerek ve sağ kaşımın kenarına bir öpücük kondurarak benim önüme koydu.. o zamanlar televizyonda trt 2'de rock saati ya da benzeri bir program vardı ve ben ağzım açık onun karşısından ayrılmazdım.. gözümü de kolay kolay ayırmazdım ondan.. ama bu olay beklemediğim birşey olduğundan herşeyi unutup anneme baktım (ağzım hali hazırda zaten açıktı).. "sevgililer günü denen şey iki sevgili arasında kutlanmaz mı?"

Annem gülümsedi ve "sevgililer gününü kutlamak için birinin sevgilisi olman gerekmez.. aşk sadece iki kişinin sevgili olması demek değildir.. baban benim aşkım.. ama sen ve ablan da benim aşklarımsınız.. aşk çok yönlüdür.. sevgili demek çok sevilen demektir.. sen de benim çok sevdiğimsin ve sana hediye almak istedim.. bir şekilde çok sevdiğim olarak varlığına teşekkür etmek istedim" (o zamanlar 7 yaşında olduğumu ve prospektüs boyutlarında açıklamalara ihtiyaç duyduğumu unutmayın.. annem de bir ilkokul öğretmeniydi..) aşk konusundaki inancımı (evet bir inanç bu) o gün kazandım.. o sırada çalan Joan Jett'in Love Hurts'ünün seneler sonra farklı bir anlam kazanacağını düşünemezdim tabii.. ama annemin de dediği gibi.. love is not just for the ones you called lover..

sonra seneler geçti.. beni bilenler benim hayatıma, tamam abartmadan söylersem müzikteki zevkime en önemli etkinin babam tarafından geldiğini bilir.. küçüklüğümde pikaptan plak dinleme şansına sahip bir çocuktum.. Deep Purple, The Doors, Pink Floyd gibi efsanelerle babam sayesinde tanıştım.. Hep onların konserlerini hayal ettim büyüme çağımda.. Ama hepsinin birer ütopya olduğunu düşünürdüm.. Sonuçta Jim Morrison sizlere ömürdü.. David Gilmore Pink Floyd'dan ayrılmıştı.. Deep Purple ise.. eh.. konser mi? Türkiye'de mi? (daha sonra bu tükürdüğümü yaladım evet..)

2006 yılı baharında Roger Waters'ın Türkiye'de konser vereceğini duymamla, Deep Purple konserini kaçırmış olan bünyem bir anda değişime uğradı.. çiçek açmak nedir anladım.. o dönemler Nokia 2200 bir telefonum vardı ve pili inanılmaz sorun çıkartıyordu.. Birçoğumuz tamamen dolu görünen şarjına rağmen bir anda kapanan telefonlara maruz kalmışızdır.. İşte öyleydi onun da durumu.. Şimdi, bizim ailede herkesin bir PF şarkısı vardır.. Mesela benim şarkım "Comfortably Numb"dır.. babamın Wish You Were Here, ablamın (şaşırtıcı bir biçimde PF sever!) High Hopes, annemin ise Mother..

Konser alanına girmemle, tam dolu bir pile sahip olduğunu iddia eden telefonumun kapanması bir oldu.. Halbuki evdeki herkes kendi şarkısı sırasında ilgili kişiyi aramam konusunda benden söz almıştı.. Konserin ikinci şarkısı Mother'dı.. "bir ihtimal?!" diyerek telefonu açtım, açıldı! annemi aradım, kapanmadı! "anne dinle" dedim, şarkıyı dinlettim, "anne duydun mu?" diye sordum, titreyen sesiyle "duydum canım" diyeceği kadar telefonum dayandı! inanılmazdı.. (benzer birşey wish you were here'da da başıma babamla geldi ve ben mucizelerin olabileceğini düşünmeye başladım).. Konser bitti, Roger amca sahneden çekildi.. Kalabalık dağılmadı.. bütün istediğim şarkılar çalınmışken benim şarkımın çalınmaması haksızlıktı ve tabii ki ayrılmayacaktım o alandan.. sonra Roger amca tekrar geldi.. konseri Comfortably Numb ile kapattığında ben ağladığımın farkında değildim.. Eve yürüyerek döndüm, sanki bir balonun içindeymiş gibi.. eve geldiğimde annem açtı kapıyı.. "nasıldı" sorusuna "mother, did it need to be so high?" diye cevap verdim.. yüzündeki gülümsemeye "anladım, gel buraya" diyerek sarılması eşlik ettiğinde cennetin gerçek olabileceğini de düşünmeye başladım..

şimdi aynı soruyu farklı bir şekilde soruyorum.. ağzımda acı bir tatla.. biraz daha farklı bir şekilde..

love hurts.. well mother.. did you need to be so gone??

Joan Jett & The Heartbreakers - Love Hurts
Roger Waters & Sinead O'Conner - Mother (Live)

06 Temmuz 2009

i'm fine..

Bu aralar sık sık "bana bişi olsa" diye umar halde buluyorum kendimi.. mesela ciddi biçimde yaralanacağım bir kaza.. insanların tepkisini merak ediyorum.. biliyorum çok hastalıklı bir düşünce.. ama büyük ihtimalle kimsenin umurunda olmaz.. umurunda olacak tek kişi şu an yerin metrelerce altında vücudu çürüyen bir ruh..

Now playing: Brett Anderson - Love is dead..